Hayatları, kilo alıp verme döngüsü içinde geçmiş bir çok kişinin geçmişine bakıldığı zaman; çocukluk veya ergenlik döneminde akranlarına kıyasla daha fazla kiloda olma, akranları tarafından kilosu ve beden şekline dair dalga geçilme, aile ve yakın çevrenin kişiyi kilosu ve beden şekli üzerinden eleştirmesi görülür. Kilo ve beden şekli üzerinden eleştirilme, kişide, çocukluk döneminden başlayarak; “Ben ancak belli bir kiloda olursam, değerli olurum.” düşüncesinin yerleşmesine ve kişinin kendilik değerini, kilo ve beden şekli üzerinden belirlemesine sebep olabilir. Genellikle, ergenlik döneminde veya erken yetişkinlik döneminde diyet yapılır ve kilo verilmeye başlanır. Hızlı kilo verebilmek için baş vurulan diyetler, çoğunlukla oldukça sıkı ve kısıtlayıcı diyetler olur. “Ancak kilo verirsem değer görürüm.” düşüncesi, kişi kilo verdikçe, çevreden gelen takdir ve beğeni doğrultusunda güçlenir. Kişi, uzun süreli sıkı bir diyet sonrası bir noktada normalde yiyeceğinden çok daha fazla yemek yer ve diyet-fazla yeme döngüsü ile kilo alıp verme dönemleri birbirini takip eder. Kendilik değerini, kilo ve beden şekli üzerinden belirlemiş olduğu için de herhangi bir sağlık problemi olmasa bile, kişi kendisinin belli bir kiloda olması gerektiğine inanır. Üzerinde büyük baskı hisseder. Hissettiği baskı ile de yeme atakları veya farklı belirtilerle ortaya çıkan yeme bozuklukları tetiklenir.
Kişinin sağlıklı kilosunda olması, daha kaliteli ve uzun bir yaşam sürdürebilmesi açısından oldukça önemlidir. Yalnız, çevrenin kişinin özellikle çocukluk çağından itibaren, kilosu ve beden şekline yönelik yaptığı eleştiriler, kişinin kendilik değerini kilosu ve/veya beden şekli üzerinden belirlemesine sebep olabileceği için kişinin kilosu ve beden şekline gereğinden fazla anlam yüklemesine sebep olabilir. Kilo ve/veya beden şekline olması gerektiğinden fazla anlam yüklemek de kişinin kilo vermeyi, belli bir beden şekline ulaşmayı hayatının merkezine koymasına, çoğu zaman, kendi becerilerini, kişilik özelliklerini azımsamasına, kendi bütününün değerinin farkına varamamasına ve hayatın bir çok alanında kendisini geride tutmasına yol açabilir.
Sadece çocukluk döneminde fazla kilo problemi yaşamış kişilerde değil, yetişkinlik döneminde sonradan farklı sebeplerden dolayı kilo almış kişilerde de kilo ve beden şekline dair eleştirilere maruz kalmak, kişinin kendilik algısını olumsuz yönde etkileyebilir. Özellikle de kişinin kendilik değeri ile ilgili bir problem var ise çevre tarafından kişiye, kişinin kendi bedeni ile ilgili gelen yorumlar, kişinin odağının bedenine yönlendirmesine sebep olabilir. Sonuç olarak da kişi, çevre tarafından onaylanmayacağı düşüncesi ile yeni iş başvuruları yapmaktan, sosyalleşmekten, romantik ilişkilere girmekten kaçınabilir.
Öte taraftan, hemen hemen her insanın çevre tarafından onaylanma, takdir edilme ve beğenilme ihtiyacı vardır. Bu durum oldukça doğaldır. Çevrenin, kişinin beden şekli ve kilosuna dair yaptığı eleştiriler, kişinin öz değer problemi olmasa bile kişiyi psikolojik olarak olumsuz yönde etkileyebilir. İnsan ilişkilerinin oldukça sıcak, yakın, samimi olduğu toplumlarda, insanlar birbirini çok yakından tanımasa bile çoğunlukla birbirileri hakkında yorum yapma eğilimi gösterebilirler. İnsan ilişkilerinin oldukça yakın olduğu ülkemizde de son yıllarda en sık görülen tutum ve davranışlar arasında, kişinin kilosu ve beden şekline yönelik eleştiriler sayılabilir. Bir çok kişi, gerek sosyal yaşamında, gerek iş yaşamında, gerek romantik ilişkilerinde kilosu ve beden şekline dair eleştiri alabiliyor. Çoğu kişi, hiçbir kötü niyet taşımadan, söylediğinin yaratacağı etkinin farkında bile olmadan, birbirine “Merhaba” demeden “Kilo almışsın.” ya da “Kilo vermişsin.” yorumunu yapabiliyorlar. Dolayısıyla, kilo ve beden şekline dair yapılan yorumlar, zihin süzgecinden geçirilmeden ağızdan çıkmaya başlamış olmakla birlikte normalleştirilmiştir. Kişinin bedeni ile ilgili eleştiriye maruz kalması için sadece fazla kilosunun olması gerekmiyor. Kişi, normal kilosunun biraz altında olduğu zaman ya da “ideal” beden şekli ve ölçülerine uymuyorsa da eleştiriye maruz kalabiliyor. “Yüzün güzel ama kilo vermen gerek.”, “Bacakların kalın.”, “Göbeğin var.” , “5 kilo alsan çok daha güzel gözükürsün.” gibi yorumları, insanların birbirilerine sıklıkla dile getiriyor olduğu gerçeğini yok saymayız. Kilo ve beden şekline dair eleştirilmek, kişide en başta yeme bozuklukları olmak üzere, depresyon, kaygı bozuklukları ve daha bir çok psikolojik probleme sebep olabileceğini de unutmamalı.
Bir toplumda, insan ilişkilerinin sıcak, yakın olmasının bireylere sosyal destek olanağı tanıdığı inkar edilemez. Yalnız, samimiyet ve sınırsızlık arasındaki çizgiyi ayırt etmek oldukça önemlidir. Beden şekline ve kiloya dair yapılan eleştiri ve yorumlar, samimiyet değil; ilişkilerde sınırsızlık olarak tanımlanabileceği gibi, yarattığı psikolojik etkilerden dolayı psikolojik şiddet olarak nitelendirilebilir. Eğer, bir kişi, kilo ve beden şekli ile ilgili eleştiriye maruz kalıyorsa bunun aslında bir psikolojik şiddet olduğunun farkında olması ve karşısındaki kişiye sınır koyması, kendisini duygusal açıdan koruması açısından oldukça kritiktir. Bireysel olarak koyulan sınırlar, toplumda giderek normalleşen bu tutum ve davranışların da giderek azalmasına yardımcı olacaktır.